Hepimiz biliriz ki şeker dişlerimizi bozar.Ama yazımızın konusu bu değil. Biz yazımızda şekerin pekaz bilinen yönlerine değinmeyi tercih tercih ettik.Zira günümüzde şeker, beden sağlığını bozmasının yanısıra ruhsağlığını bozmakla da itham ediliyor.
Hayvanlar üzerinde yapılan deneysel çalışmalar göstermektedir ki aşırı şeker tüketimi ajitasyon, anksiyete, konsantrasyon yetersizliğine neden olmaktadır. Elde edilen bilgilere göre saptanan psikolojik bulgular; morfin veya diğer güçlü uyuşturucu ilaçların (eroin gibi) yoksunluk sendromuna eşit olduğu saptanmıştır.
Bu etkiler normal beslenmedeki %25 şeker oranının etkileridir. Pek çok çocuk için özellikle tercih edilen normal kahvaltılık gevreklere %40 dan daha fazla şeker katılmaktadır. Dünya sağlık örgütüne göre ürünlerin şeker düzeyinin % 10 daha az enerji içermesini önermektedir. Ancak İngiltere’de bile bu oran % 30 lardadır.
İçindeki şekerin hızla kana karıştığı gıdalara yüksek glisemik indeksli (GI) gıdalar denmektedir. Yüksek GI gıdalar vücutta enerji dalgalanmaları yaratarak kişinin ruh halinde dalgalanmalar, davranış bozukluğu, halsizlik, dikkat eksikliği gibi olumsuzluklara rol oynamaktadırlar.
Sağlık sorunlarından korunmak için insan doğasına en uygun beslenme düzenine geçmekte hayati fayda vardır. Taş devri diyeti olarak da anılan bu beslenme düzenin keşfi ilk defa çölyak hastalığını araştıran doktor tarafından yapılmıştır.
(Çölyak hastalığı bir bağışıklık sistemi reaksiyonudur. Barsak duvarına hasar verir ve zayıf emilime neden olur.)
Bu diyet zamanla ciddi barsak sorunları içinde kullanılmaya başlandı (ülseratif kolit ve Crohn hastalığı). Bu hastalıkdaki sorun sadece gluten değil tüm hububat ve disakkarit şekerleridir. Sonuçta gaz, şişkinlik ve barsakta kötü bakteri üremesine neden olurlar.
· Monosakkaritler (dekstroz olarak da bilinirler), meyve şekeri (fruktoz), galaktoz (süt şekeri), sofra şekeri de monosakkaritdir (1 fruktoz molekülü içerir).
· Di sakkaritler: 2 şeker molekülünden oluşurlar.(maltoz)
· Polisakkaritler 10 dan çok molekül içerirler. Örn: nişasta ve bazı lifli gıdalar.
Monosakkaritler, meyve, bal ve yoğurt gibi gıdalarda bulunurlar ve hemen hemen hiç sindirilmeden kana direkt karışabilirler.
Disakkaritler ve nişastalar ise sindirim enzimleri tarafından glikoza çevrilip öyle sindirilirler. Fakat gerekli enzimleri üretemeyen yada eksik üreten kişilerde bu sindirim süreci tamamlanamayarak barsakta fermente olurlar ve bazı sağlık sorunlarına yol açarlar. Bu durumda özel diyet gereklidir.
Glikoz; enerjiye çevrilmek üzere yağ veya glikojen olarak depolanır.
Barsak florası bozuk olan kişilerde gerekli enzimler üretilemediği için nişastalar düzgün parçalanamaz ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açarlar.
Çocuklarda çok fazla şeker tüketimi:
· Hafıza problemleri
· Yorgunluk
· Sisli beyin ( sağlıklı düşünememe)
· Konsantasyon bozukluğu
· İrritasyonlar
· Allerjiler ve dayanıksızlık
· Kan basıncı değişiklikleri
· Uzun dönem kullanımında metabolik sendroma, kardiovasküler hastalıklara ve tip 2 diabete neden olabilir.
- Yüksek şeker ve yağ diyetleri beyin gelişimini engeller.
- Varsa barsak mantarlarının temel besini olması nedeni ile mantarı azdırır.
NOT:
Şekersiz hayat düşünülemez elbette.Beynimizin de vücudumuzun da enerji ihtiyacı için şeker gereklidir. Ama bunu aşırıya kaçmadan,sağlıklı karbonhidratlar,doğal meyveler tüketerek yapmalıyız.
Hızla kana karışan Gİ ‘I yüksek gıdalardan uzak durmaya çalışalım.
Canımız çok mu tatlı istedi.Tabiki yiyelim ,mümkünse tarçınla tüketelim. Tarçın insulin salınımını dengede tutmaya yardımcı bir besindirSerpilgül Vural
Ayrıntılı bilgi için www.otizmdunyasi.com
[…] Daha önce şeker ve sağlık konusunda çokca makale paylaşmıştım. O makaleleri okuyanlar bilirler, şeker sadece hafızayı bozmuyor, hormonlarımızı bile etkileyebiliyor. Daha ayrıntılı okumak için tık tık ve tık tık […]